22 Ağustos 2009 Cumartesi

22/08/54

annemi çok özledim.

9 Ağustos 2009 Pazar

beep-beep-beep

gece(sabah aslında) öyle bir rüya gördüm ki oy oy poppie'ciğim dedim kendime. neden mi? işte:

şimdi ben bu yaşıma kadar(det! 24 değil, 23.5!) sürüsüne bereket hayallerimin erkeğiyle tanışıyorum, sonracığıma telefon numaramı veriyorum hepsine ama hiçbirinden bu zamana kadar bir mesaj dahi gelmiyor ama öyle azimli, öyle kısmetli, öyle yüzsüz bir insan evladıyım ki gene buluyor ve gene veriyorum numaramı. ama bir yere kadar, değil mi? en sonunda pes ediyorum, evde oturup ağlıyorum neden beni aramıyorlar diye. ben böyle isyanlardaykene telefonum bip ediyor, bir kere daha bip, bip-bip-bip... böyle bir şaşkınlıkla açıyorum mesajları, bi bakıyorum hayalimin erkeklerinden mesajlar. kıllanıyorum, kendime kendime söyleniyorum ulan bunlar sözleşti mi diye. sonra beni turkcell arıyor, "pj hanım, hayallerinizin erkeklerinden gelen mesajlar teknik bir sorundan dolayı size ulaşmıyordu yıllardır ama artık sorun halloldu, rast gele." diyor. ben bir şey diyemeden çat kapıyor. gene okuyorum mesajları, sonra gene isyan ediyorum ama bu sefer hangisini seçsem diye. sonrası? uyandım işte. kıçım açıktı ama başıma vurmamıştı.

19 Temmuz 2009 Pazar

do it again

beynimde uçuşan, kaçışan, sikişen, aklımı karıştıran, şekillenen, korkutan, sevindiren, höst dedirten şeyler... nedir onlar? söylesene bana. çok açım. onlara açım, sana açım, her şeye açım. hadi doyur beni. neden doyurmuyorsun beni? bilmediğim yerlere götür beni. beni, beni, beni, hep beni... güzel yerler olsun yalnız. kimsenin gitmediği yerler ayrıca. cildin parlasın güneş ışığının altında; ben parlatabilir miyim seni acaba? cildimi parlatsana terimle, kendi terinle. korkma sakın sesimin tizliğinden, en güzel çığlığı atar derinden. çek saçlarımı iyice. kök bende; dert edeyim deme. en edepsiz sözleri fısılda kulağıma, sodom'dan da gomora'dan da geçtim ki ben. yık dünyayı başıma; en azından öyle hissettir bana. sonra kaldır beni, doruklara taşı. kalayım bir süre öyle, lütfen yalvarırım. en sonunda beni çarşafla başbaşa bırak ki sana bir daha elimi uzatabileyim.

9 Haziran 2009 Salı

öff

şu bloga mezun olduğum güne kadar yazmayacağım lan. mezun olduktan sonra gelip öğrenciliğin tadını çıkarın diye ahkam kesmek istiyorum ya.

14 Mayıs 2009 Perşembe

arsenal

yer: iühf
olay: sağ-sol

x: siz de cephanelerinin önüne oturmuşsunuz.
y: benim cephanem hep önde.
a...z: ...

12 Mayıs 2009 Salı

mavi

bugün o şeye baktığımda içim biraz rahatladı, ama sonra o gün aklıma geldi, bok gibi oldum. onu derinlere bir yerlere sıkıştırmaya çalıştıkça oluşan baskı artık hissedilir oldu. bu duruma daha önceden de geldim ve aştım ama bu sefer yapabilir miyim bilmiyorum.

10 Mayıs 2009 Pazar

youarex

öncelikle şunu söyleyeyim: öldüm. evet, öldüm ve yeniden doğdum. gözyaşlarım iyileştirici özellikte değil ama yıkamamakta ısrar ettiğim, ona değen sağ elim mucizeler yaratmaya muktedir oldu. sahneye çıktığı an ertesi günkü ales aklımdan silinmişti, öyle ki bugün sınava bile girmedim ve bu zerre umurumda olmadı. annemin de umurunda olmadı bilmeden, zira sınavın olduğunu unutmuş. eve döndüğümde o elimle ona dokundum, sanırım bu yüzden.
kitle çok güzeldi, bilinçli bir kitleydi. biraz kıskandım aslında, çünkü o bana ait olmalıydı. benim için hala öyle ama ucundan kıyısından paylaşmayı öğrenmem lazım sanırım.
en güzel dansımı onun şarkılarıyla yaptım ki bu benim için çok önemli bir şey. tamamen teslim ettim kendimi ona, en iyisini sen bilirsin dedim ve dediğimde haklı çıktım. dans etmek için doğmadım, ben ona ayak uydurmak için doğdum. saçmalıyorum, farkındayım ama ona olan sevgim benim için saçma. meyveleri de böyle; buna engel olamam.
konser bitti, kahretsin o şarkıyı söylemeyecek dedim ve sinirlenip mekanı terk etmeye kalktım. sonra eski yerime sürüklendim birden, kafamı sahneye çevirdim ve söylemeye başladı. cennetlikmiş yerim, ben o gün bunu anladım.
her saniyesi güzeldi, her şeyiyle güzeldi. sadece tek eksiklik vardı; o da tacim. umarım bana kızgın değilsindir, çünkü görseydim o mesajı yanımdan bir saniye bile ayırmazdım seni. sen bunu bil, tam olsun.

9 Mayıs 2009 Cumartesi

rip

ölmeme çok az kaldı, bir günden daha az. yarın bu saatlerde hayatımın agoni döneminde olacağım ama şikayetçi olmayacağım bundan. biliyorum ki ölümlerin en güzeli olacak. ah chris, göster yüzünü. hadi hadi...

6 Mayıs 2009 Çarşamba

bi ondan, bi bundan

uzun süreden sonra en sonunda ayık bir kafam var, gerçi bu haftasonuna kadar sürecek büyük ihtimal ama o zamana kadarki aralık yeter bile bana.
bu hafta süresince hem bok gibi hem de mükemmel şeyler yaşadım. aslında güzel başlamıştı maraton, ama erkenden depar atılmaya başladı ve çizelgenin negatif tarafına seyrelme baş gösterdi. şu an ortalarda ama ibre arada sola doğru titriyor. eh en azından sonuncu olmayacak iyimser yanım.

1 Mayıs 2009 Cuma

rakı şişesindeki balık

i am terrified, i think too much,
i get emotional when i drink too much,
I buy every cry, cause i don't trust,
i am terrified!
i am terrified!
i am terrified!
cause i drink too much,
cause i drank too much!


buradan 70 milyona sesleniyorum; içki bütün kötülüklerin polenidir.

26 Nisan 2009 Pazar

duba

kıçım kocaman oldu. yarın diyete giriyorum. unutmamam lazım bu kararımı. pek işime gelmiyor da.

16 Nisan 2009 Perşembe

hayaletli okul

iühf'nde yaklaşık 6 senedir okuyorum ve yakında bir aksilik çıkmazsa mezun olacağım. hayatımın büyük bir bölümünü işgal eden bu okulu gece görmek bir türlü nasip olmadı ve ben bu durumu değiştirmeye karar verdim. yetkililerden saklanıp bir gecemi okulda geçireceğim. katılacak olan?

14 Nisan 2009 Salı

akli melekelere göre sınav dağılımı

yarınki sınavlarım süper geçecek. kesin öyle geçecek. evet evet! yok yok, aksini düşünmek imkansız bile. öyle şahane geçecek ki hocalar kağıdımı cevap anahtarı olarak kullanacak, yetmedi alacaklar onu çerçeveletip şöminelerinin üstüne koyacaklar. eve gelen misafirler ellerinde şarapla bakacaklar kağıda, içlerinden "ya bu kızı bulup elinden bizimkilere bir şey yedirmek lazım" diye düşünürken hocalarım "işte bu kız, benim öğrencimdi. benim için ne büyük bir saadeetti yarabiim!" diyerek karşısındaki kıskançlığından çatır çatır çatlattırcak (gerçi hain planlarım gerçekleşirse, gemalmaz mevzubahis cümleyi "ve artık o mükemmel varlık benim karım/kadınım/at ve silahımın ayrılmaz parçası" diye devam ettirecek). tabii ya! ne kasacağım ki? alt tarafı iki sınav var tek bir günde. bir sınavda sorumlu olduğum sayfalarda sadece tablo var, diğerinde ise adam meramını anlatamıyor. hahayt! bunlardan mı korkacağım ben be? poppie isn't your lover, but you're her bitch.

dersten başka hayatta ne vardı ya? unuttum...

13 Nisan 2009 Pazartesi

tükürüğünde boğul-ma, muşul

öff! neden bir ders hocasıyla özdeşleştirilir? neden kitabın her yeni sayfasında o alt dişleri ve köfte dudakları, dört haftadır sağ burun deliğinde ikamet eden sümüğü ve dersin sonlarında dudaklarının kenarında biriken tükürükleri aklıma gelir ki? ne gerek var yani?

12 Nisan 2009 Pazar

vadalar kovalasın seni kuma.

ey kuma! sana laflar hazırladım, dinle hele.

sen benim altın kızdaşımdın, adını unuttuğumdun, kocam üzerinde ortak olduğumdun, sevişmeyip uyuduğumdun. bunlar uzar gider, ama söylemeyeceğim! yüreğime taş koyup, yağmurlarında yıkandığım köyüme gideceğim. şu gül yüzü bir daha sana nah göstereceğim. ben orada "ineği sağıyos, çeşme başında fingirdiyos, damda uyuyos" diye gollumvari türküler yakarken, sen burada kıçın açık bir vaziyette, adımı sayıklayarak uyuyacaksın.

ah ah... yanarım yanarım, sana verdiğim yıllara yanarım. arkadaş ha! ulan "the" arkadaş olsa bu kadar içim yanmazdı. ah ah... ben şimdi nerelere gidem, kimlere sığınam? sana artık tek sözüm var sayın kuma: adios!

kumam saat 7'deki olayı unutma bu arada.

1 Nisan 2009 Çarşamba

orhanbencegay

marmaris'teyken, şu zamanlarda denize girmeye başlardım yavaştan. istanbul'da ise palto giymediğime sevinir oldum.

batsın bu dünya.

hamiş: başlık, bir arkadaştan araktır.

25 Mart 2009 Çarşamba

bu arada...

...yeni dekanımızdan nefret ediyorum, semih gemalmaz'a tapıyorum -parlak öğrencisiyim ulan!- ve büyük ihtimalle aihm'de staj yapmak için strazburg'a gidiyorum.

eş zamanlı bir şeyler

high fidelity'i bir kere daha okudum. bugün okula giderken kitabın son sayfalarındaydım ve bir anda ipod'umda stevie wonder'dan i believe (when i fall in love) çalmaya başladı. mutlu oldum. bu arada bilmeyenler için söyleyeyim, şarkı high fidelity filminin soundtrackinin son parçasıdır. ininininin.

tesadüfleşenlere gitsin şarkı.

28 Şubat 2009 Cumartesi

kırmızı kurdele

boş bir tesisin açılışını yapmış gibi hissediyorum şu an. safi yazı yazmaktan sıkıldım. günlük tarzında yazıyordum, ama içimdekileri tam aktaramayınca sayfalara, ortaya saçma bir şey çıkıyordu. zaten bir süre sonra ben neden bunu yazdım diye soruyordum kendime. en iyisi çöpe atmaktı bu blogun selefini. başka sebepler de var aslında ama onlar bende kalsın. neyse. hala konsept üzerinde düşünüyorum. aslında yazmak zorunda değilim, doğru ama bir şey üretmediğimde(!) rahat edemiyorum. dokuzuncu ayımdayım şimdi. bekleyin kuzucuklarım.